Перевод: с турецкого на все языки

со всех языков на турецкий

yanına kâr kalmak

  • 1 yanına kâr kalmak

    остава́ться безнака́занным

    Türkçe-rusça sözlük > yanına kâr kalmak

  • 2 ettiği yanına kâr kalmak

    Türkçe-rusça sözlük > ettiği yanına kâr kalmak

  • 3 ettiği yanına (kâr) kalmak

    to get away with it

    İngilizce Sözlük Türkçe > ettiği yanına (kâr) kalmak

  • 4 kâr

    kâr [kãr] s
    1) Gewinn m, Profit m
    \kâr getirmek/etmek Gewinn bringen/machen
    umulan \kâr imaginärer Gewinn
    2) ( fig) ( fayda, yarar) Nutzen m
    \kâr etmek nutzen, nützen; ( etkisi iyi olmak) fruchten
    nasihat, tehdit hiçbiri \kâr etmedi Ratschläge, Drohungen, nichts hat gefruchtet [o genutzt]
    3) korkusu yanına \kâr kalmak mit dem Schrecken davonkommen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > kâr

  • 5 ettiği yanına kalmak

    = ettiği yanına kâr kalmak сходи́ть с рук

    Türkçe-rusça sözlük > ettiği yanına kalmak

  • 6 etmek

    1) де́лать, сде́лать

    ne edeceğini sana o bildirir — он [сам] сообщи́т тебе́ о том, что ты до́лжен [с]де́лать

    ne etti eyledi — что то́лько он ни де́лал

    2) сде́лать, де́лать, поступа́ть (хорошо, плохо и т. п.)

    iyi ettiniz de geldiniz — вы хорошо́ сде́лали, что пришли́

    bunu söylemekle kötü ettiniz — вы пло́хо поступи́ли, сказа́в э́то

    3) сто́ить

    bu kitap yüz lira eder — э́та кни́га сто́ит сто лир

    4) -i, -den лиша́ть чего, оставля́ть без чего

    evinden ettiler — его́ лиши́ли кро́ва

    onu işinden ettiler — его́ лиши́ли рабо́ты

    5) - den ( в форме невозможности) обходи́ться без кого-чего; не мочь не...

    çocuk oynamadan edemez — ребёнок не мо́жет не игра́ть

    insan susuz edemez — челове́к не мо́жет обойти́сь без воды́

    sensiz edemem — я не могу́ [жить] без тебя́

    6) -i (со словами, передающими время) (делать что-л. до самого утра, вечера и т. п.)

    akşamı etmek — а) де́лать что-л. до са́мого ве́чера; б) находи́ться где-л. до са́мого ве́чера

    konuşurken sabahı etmişiz — за разгово́рами мы просиде́ли до са́мого утра́

    7) в роли вспом. гл. в сочет. с именами образует сложные глаголы

    ateş etmek — стреля́ть

    bayram etmek — пра́здновать

    şüphe etmek — сомнева́ться

    tesir etmek — влия́ть

    8) со словами neler, çok, az де́лать / соверша́ть / причиня́ть зло и т. п.

    kaynanası ona çok etti — свекро́вь причини́ла ей мно́го зла

    9) (со словами yatak, alt и т. п.) обмочи́ться, наде́лать в штаны́

    çocuk altına etti — ма́льчик наде́лал в штаны́, ма́льчик обмочи́лся

    10) мат. равня́ться

    iki iki daha dört eder — два плюс два равно́ четырём

    ••
    - etmediğini komamak
    - ettiğini bulmak
    - ettiği ile kalmak
    - ettiği yanına kalmak
    - ettiği yanına kâr kalmak
    - ettiğini yanına bırakmamak

    Türkçe-rusça sözlük > etmek

  • 7 yan

    бок (м) фланг (м)
    * * *
    1.
    1) бок, сторона́

    her yandan — со всех сторо́н, отовсю́ду

    öte yandan — с друго́й стороны́

    2) воен. фланг

    yan ateşi — фла́нговый ого́нь

    3) мат. часть уравне́ния ( левая или правая)
    2.
    1) боково́й

    yan cep — боково́й карма́н

    yan kapı — бокова́я дверь

    2) побо́чный

    ilâcın yan etkileri — побо́чные де́йствия лека́рства

    3.
    в функции служ. имени

    yanına — к кому-чему

    yanına oturduk — мы подсе́ли к нему́

    yanıma gel — подойди́ ко мне

    yanında — ря́дом с кем-чем, о́коло, во́зле кого-чего; при ком-чём

    yanında söyledim — я сказа́л при нём

    yanında taşımak — носи́ть при себе́

    onun yanında benim hiç değerim yoktur — ря́дом с ним я ничего́ не сто́ю

    o belge yanınızda mı? — э́тот докуме́нт при вас?

    yanındanот кого-чего

    yanımdan git! — отойди́ от меня́!

    ••
    - yana olmak
    - sizden yanayız
    - yanına almak
    - annesini yanına almış
    - ben seni yanıma alayım
    - ama çok para veremem
    - yan bakmak
    - yan basmak
    - yanı başında
    - yanı başına
    - yanına bırakmamak
    - yanına komamak
    - yandan bile geçmemiş
    - yana çıkmak
    - yan çizmek
    - yan gelip oturmak
    - yan gelip yatmak
    - yan gelmek
    - yan gözle bakmak
    - yanına kâr kalmak
    - yan tutmak
    - yan yan bakmak
    - yanına varılmaz
    - yanına salâvata varılır
    - yan yatmak

    Türkçe-rusça sözlük > yan

  • 8 etmek

    ",-der auxiliary verb 1. /ı/ to do, make. 2. /ı/ to do (well or wrong). 3. /ı/ to reach (a time). 4. /ı, dan/ to deprive (someone) of (something). 5. /ı/ math. to equal, make. 6. /ı/ to be worth. 7. /ı/ to amount to, make. 8. /a/ to wrong, treat (someone) unjustly. 9. /a/ to soil or wet (one´s underpants, bed, etc.). etmediğini bırakmamak/komamak to do all the harm one can. ettiğini bulmak/çekmek to get one´s deserts. Etme eyleme! Please don´t do it!/Come on now, stop it! ettiği hayır ürküttüğü kurbağaya değmemek to be more of a hindrance than a help; to cause more harm than good. ettiği ile kalmak to be left with nothing but the shame of it (when a design against another has not come off). Etme yahu! Is that so?/You must be kidding. ettiğini yanına bırakmamak /ın/ to get revenge on (someone), not to let (someone) get away with something. ettiği yanına (kâr) kalmak to get away with a bad deed."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > etmek

  • 9 yan

    yan
    2. I s
    1) Seite f
    \yanımda para yok ich habe kein Geld bei mir
    benim \yanımda ( oturmak) neben mir; ( çalışmak) bei mir
    her \yanda überall
    her \yandan von allen Seiten, allseitig
    sağ/sol \yanda auf der rechten/linken Seite
    bir şeyin \yanı başında ( olmak) ganz in der Nähe von etw (sein), an etw sehr nah dran (sein)
    \yanına almak zu sich nehmen; ( anahtar) mitnehmen, einstecken; ( iş vermek) einstellen
    \yanına çağırmak zu sich rufen
    paranı/gözlüğünü \yanına almayı unutma vergiss nicht, dein Geld/deine Brille mitzunehmen [o einzustecken]
    \yanına kâr kalmak davonkommen
    2) (-den \yana)
    biri/şans ondan \yana olmak jdn/das Glück auf seiner Seite haben
    şans benden/bizden \yana das Glück ist auf meiner/unserer Seite
    birinden \yana çıkmak sich auf jds Seite stellen
    birinden \yana olmak jdm zur Seite stehen
    bir şeyden \yana olmak etw befürworten
    ben senden \yana olurum ich bin [o stehe] auf deiner Seite
    bir şeyden \yana olduğunu açıkça söylemek sich zu etw bekennen
    ben ondan \yanayım ich bin dafür
    kim bundan \yana, kim buna karşı? wer ist dafür und wer dagegen?; s. a. yanında, yanından
    II adj Neben-, Seiten-
    birine \yan gözle bakmak (\yan bakmak) jdn schräg ansehen; ( göz ucuyla) jdn aus den Augenwinkeln anschauen
    birine \yan bakmak ( fam) jdn schief ansehen
    \yan çizmek ( fam) einen Rückzieher machen; ( bir işten kaçmak) kneifen
    battı balık \yan gider! ( iron) o ( fam) wird schon schiefgehen!

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > yan

  • 10 korku

    korku s
    1) Angst f, Furcht f, Bange f
    \korkudan aus Angst
    \korkuya kapıldı ihn überkam die Furcht
    2) (su \korkusu) Scheu f
    3) Schrecken m, Schreck m
    \korkudan kaskatı kesilmek vor Schreck erstarren
    \korkusu yanına kâr kalmak mit dem Schrecken davonkommen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > korku

  • 11 yan

    "1. (a) side. 2. flank. 3. neighborhood, vicinity, diggings: O yanlarda oturuyor. He lives in that area. 4. part (of one´s body): Her yanım ağrıyor. I ache all over. 5. direction (line or course extending away from a given point). 6. aspect, side (of a matter). 7. with; alongside, alongside of: Yanına hiç para alma! Don´t take any money with you! Yanımda çalışıyor. He works alongside me. 8. in comparison with, alongside of: Hüsnü, Zühtü´nün yanında bir sıfırdır. Hüsnü´s nothing compared to Zühtü. 9. lateral, side, located at or towards a side. 10. secondary. -a /dan/ 1. pro, for, in favor of; on the side of: Ben Hasan´dan yanayım. I´m for Hasan. 2. as regards, as far as... is concerned: Paradan yana iyiyim. I´m OK as far as money goes. -dan sideways, from one side; obliquely; in profile. -a çıkmak /dan/ to support, take the side of, side with (someone). -ına almak /ı/ 1. to take (someone) on, employ (someone) (as one´s assistant). 2. to take (someone) in (in order to look after him/her). - bakış sideways glance. - bakmak /a/ 1. to look askance at, look at (someone, something) hostilely or venomously. - basmak 1. to be deceived, be taken in. 2. not to be straight with someone; to give someone the runaround. -ı başında /ın/ right beside, immediately beside, right next to. -ına bırakmamak/komamak/koymamak /ı, ın/ not to let (someone) get away with (something), not to let (someone) do (something) without being punished for doing it. (...) -ından bile geçmemiş. /ın/ It doesn´t have even the slightest connection with.../It doesn´t bear even the faintest resemblance to.... - cebime koy. colloq. I don´t believe you./Come on, who do you think you´re fooling?/Pull the other leg, it´s got bells on it. - cümle gram. subordinate clause. -dan çarklı 1. side-wheel (steamer). 2. slang slow-going, poky (vehicle). 3. slang (glass of tea) served with lumps/a lump of sugar in the saucer beside it. 4. slang (someone) who walks with one shoulder sloped downward. 5. slang (someone) who swings his arms vigorously as he walks. - çizmek 1. to try to get out of; to avoid, shirk, evade, dodge. 2. to pay no attention to, ignore. - etki side effect. -dan fırlama slang scoundrel, bastard, SOB. - gelmek/- gelip yatmak to take one´s ease, relax, enjoy oneself (when one should be working). -dan görünüş profile. - gözle out of the corner of one´s eye. - gözle bakmak /a/ 1. to look at (someone) out of the corner of one´s eye. 2. to look askance at, look at (someone, something) disdainfully. 3. to look at (someone, something) hostilely or venomously. -ına (kâr) kalmak to get away with, do (something) without being punished for doing it: Bu cinayet yanına kalmaz. You won´t get away with this murder. (...) -ına salavatla varılır. /ın/ You have to walk on eggs around him/her; the smallest thing can make him/her blow his/her stack. (...) -ına (salavatla) varılmaz. /ın/ 1. It´s so high/expensive you can´t touch it. 2. He/She thinks he´s/she´s better than everybody else. He/She thinks he´s/she´s something. 3. You have to walk on eggs around him/her; the smallest thing can make him/her blow his/her stack. -ı sıra 1. right along with, right alongside, together with, with: Yanı sıra avukatını getirdi. He brought his lawyer along with him. Viski yanı sıra bira içiyor. He´s drinking beer together with whiskey. 2. besides, in addition to, along with: Büyük bir yazar olmanın yanı sıra ünlü bir müzisyendir. Besides being a great writer he´s also a famous musician. 3. right alongside, right beside: Yanım sıra onlar oturuyorlardı. They were sitting right beside me. - tutmak to show partiality to one person or side. - ürün by-product. - yan sideways. - yana side by side. - yan bakmak /a/ to look at (someone) malevolently, look daggers at. - yatmak to lean to one side."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > yan

См. также в других словарях:

  • yanına kâr kalmak — cezasız kalmak Galiba bu tarihî günün yüzü suyu hürmetine Beyoğlu nda sürtüp durmaları yanlarına kâr kaldı. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ettiği yanına (kâr) kalmak — yaptığı kötülük karşılıksız kalmak, cezasını görememek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yan — is. 1) Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı. M. Ş. Esendal 2) Sağ ve solun ortak adı, yön, taraf, cihet Yaşlı garson yanımıza geldi. Y. K. Karaosmanoğlu 3) Yer 4) Üst 5)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • etmek — nsz, der 1) Bir işi yapmak Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu. H. Taner 2) İyi, kötü zarflarıyla birlikte davranmak İyi ettiniz de geldiniz. 3) i Bulmak, erişmek Hemşerileri gelir, kemençe gibi bir çalgıyla sabahı ederlerdi. R. H …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»